Türkiye elektrik üretim sektörü 121 bin megavat (MW) kurulu güce ulaştı. Bu rakam son 20 yılda kurulu gücün 4’e katlanması anlamına geliyor.
Söz konusu büyümenin karakteri de önemli tabii. Özellikle son yıllardaki yeni kurulumların ağırlıklı bölümü, rüzgâr ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir kaynaklara dayalı santrallerinden oluşuyor.
Sözünü ettiğimiz dönemde elektrik talebi de büyüdü elbette. Elektrik piyasasındaki rakamlara bakılırsa, arz artışı, talep artışının çok üstünde gerçekleşmiş olmalı ki, fiyatlar reel olarak düşmüş durumda.
Peki öyle mi gerçekten? Yoksa fiyatları baskılayan başka faktörler de mi var? Bir yandan bu sorulara cevap arayaduralım ama bu arada yapay zekâ uygulamaları ve elektrikli mobilite çözümleri başta olmak üzere, elektrik talebinde patlamaya yol açacak yeni gelişmeler söz konusu. Bu talep artışı beklentisi dikkate alınırsa, elektrik fiyatlarının bırakın daha da düşmeyi düşük kalması bile pek düşünülemez.
O halde Türkiye’nin geleceğe yönelik elektrik art/talep projeksiyonunu ciddiye almak için çok yönlü hareket etmesi beklenir. Zira az önce cevabını arayalım dediğimiz sorulara dönersek, eğer üretilen malın ticaretinde sıkıntı varsa, yeni yatırımları cazip kılmak giderek zorlaşır.
Yani sağlıklı bir elektrik piyasanız olmazsa ileride oluşacak ilave talebi karşılamanızı sağlayacak elektrik üretim yatırımlarının yapılmasına engel olacak göstergeler üretmeye başlar.
İşte bu konularda ufuk açabilecek söyleşi ile karşınızdayız. A Plus Enerji Danışmanlık Yönetici Ortağı Volkan Yiğit ile Enerji Günlüğü’nün sorularını cevapladı.
Türkiye’de elektrik ticareti sektöründe son durum ne?
Elektrik ticareti, karbon ticareti ve toplayıcılıkla beraber aslında sektördeki iş yapış şekilleri biraz daha gelişiyor. Yani elektrik üretim kapasitesinin, teknolojilerin gelişmesine paralel, iş yapış şekilleri de gelişiyor. Ne demek istiyorum? İşte dengeden sorumlu gruptan toplayıcılığa geçiyoruz. Daha küçük montanlı, santrallerin dengesizlik yönetimini daha iyi yapabilecek iş modellerine doğru gidiyoruz. Adım adım, yönetmeliklerin bazılarının daha da geliştirilmesi gerekiyor. Ve bazı geçişlerde sert olabiliyor. Yani şimdi toplayıcılığa geçerken aslında amaç 2026 ve sonrasında, özellikle 10 yılı dolacak YEKDEM santrallerinin entegrasyonunu sağlamak. Bu şu anda, en fazla üstüne kafa yorulan, ticareti etkileyen konulardan bir tanesi.
Talep tarafı katılımı deniliyordu ama bir anda toplayıcılık faaliyeti adı altında bir çalışma gördük. Bu ikisi birbirinden farklı şeyler miydi?
Farklı şeyler. Toplayıcılık şu anda daha çok üretim tarafına hizmet veren, içine yine de tüketiciyi koyabileceğin ama aslında portföyün dengesizlik tarafında çift yönlü çalışması, bazıları pozitif bazıları negatif dengesizlik yaratırken bir sinerji yaratmasından bahsedebiliriz. Toplayıcı tarafında talep tarafı katılımı ise fiyat herhangi bir seviyeyi aştığında ya da istendiği takdirde belirli koşullar dahilinde elektrik tüketimini azaltabilmesi.
Bu direkt tüketicilerle alakalı, vazgeçebilmek yani.
Aynen. Yani orada elektrik olmadan ben işte 10 MW elektrik çekiyorsam bunun beşini çekmemeye razıyım demenin bir bedeli var. Çünkü o artık sizin için bir kriter olmuş oluyor. Bu tüketicilerle alakalı. En son tekrar bir ihale açıldı. Bu sefer başarılı olacağını umuyor ve düşünüyorum ben de son ihalede. Çünkü bazı koşullar tüketicilere daha olumlu yansıyacak şekilde güncellendi, değiştirildi.
Bu ihale ne yapacak tam olarak? Nedir yani?
Bu ihale, pik saatlerde özellikle enerji talebinin fazla olduğu, arzın az olduğu saatlerde, dönemlerde ve spesifik olarak belli saatlerde tüketicilerin esnek davranarak tüketimlerini azaltmalarını ödüllendirecek. Yani tüketici diyecek ki, ben 10 MW demiştim az önce, biraz daha büyütelim, 20 MW, 30 MW çekiş yapıyorum. Belirli bir zamanda bunu düşürmek için bir bedel isteyecek tüketici. Çünkü o düşürdüğü bedel ya da o düşürdüğü tüketim hattın daha rahat yönetilebilmesine imkân sağlayacak. Arzın olmadığı, tüketimin fazla olduğu bir yerde tüketimi azaltarak arzla tüketimin kesişmesini daha iyi sağlayabilecek.
Fiyatları nasıl etkileyecek bu işlemler?
Bu model talebi düşürünce, genel fiyat seviyesini de aşağıya çekmesi beklenir. Tabii fiyat seviyesini etkilemesi için bunun yüksek kapasitelerde olması lazım. Piyasa derinleştikçe olacak bu iş. Bu tabii günün içerisinde olan bir hareket olduğu için gün öncesi piyasasından (GÖP) farklı. Yani gün öncesi piyasasındaki fiyatları etkileyecek bir durum değil. İstendiği anda bizim nasıl yan hizmetler piyasamız var üretim tarafında, tüketim tarafında da yan hizmetler piyasasının bir benzeri aslında. Toplayıcı tarafı, talep tarafı katılımı.
Piyasaya, yani fiyatlara dönecek olursak…
Evet, fiyatlar stabil bir seyir izliyor. Stabil seyir izlemesinin nedenlerinin aslında bir tanesi tavan fiyatın çok düşük kalmış olması. 3.400 liralık tavan fiyatı hep konuşuyoruz. Yaz döneminde özellikle arzın kesin, arz kesintisi de, daha doğrusu elektrik kesintisi dahi yaşanabilen, yani arzın yetmediği saatlerde dahi elektriğin 3400 lirayla limitlenmiş olması, piyasamızda uzun vadeli, hatta kısa vadeli bile elektrik ticaretinin, yani sabit fiyatlı işte 6 aylık bir kontrat oluşmasını 1 yıllık kontrat oluşmasını engelliyor. O yüzden ticaret anlamında işler çok çok iyi gidiyor diyemem.
Neden, nasıl?
Ticaret şu anda riskten alındırılmış. Her şey piyasa takas fiyatı (PTF) endeksli gidiyor. Bu bir ticaret değil. Bu aslında bir finansal bir ürün şeklinde. Yani EPİAŞ’tan aldığın PTF üzerinden ödeme koşullarını biraz daha değiştirerek tüketiciye sağlıyorsun aslında. PTF endeksli çeşitli çözümler sunmaya çalışıyoruz ama fazla çeşit de geliştirilemiyor. Bunun adı tam elektrik ticareti değil. Bu böyle elektriği, finans aktörü gibi üstünden geçirmek aslında.
Peki elektrik ticareti demek için hangi şartlar lazım?
Elektrik ticareti için tavan fiyatın yeterince yüksek olması, eksi fiyatın da devreye girmesi lazım. Avrupa’da gün öncesi piyasasında -500 + 4.000 Euro/MWh tavan ve taban. Bizde ise 0 ile 3.400 TL arasında. Bugün baktığınızda 80 dolar civarında bir rakama tekabül ediyor. Oysa Avrupa ve Türkiye fiyatları arasında bu kadar fark yok. Ortalamadaki durum çok büyük değişiklik göstermeyecek zaten. Yani taban fiyatın eksiye, tavan fiyatın yukarıya çekilmesi durumunda ortalama fiyatlar çok büyük etkiler göstermiyor. İki sene önceki Enerji Ticareti Derneği Outlook çalışmamızda göstermiştik bunu ve 2024 yılı için sadece 1 dolar oynuyordu.
Ortalamayı da fazla yükseltmiyorsa tavanın yüksek olması ne getirecek ki?
Zaten bir arz stoğumuz var. Yani özellikle esnek çözümler, esnek santraller nedeniyle arz stoğumuz var. Ama bazı santraller şu anda fiyatların, üretim maliyetlerinin çok az üstünde olması, yani onlara çok yakın olmasından dolayı üretim iştahı da yok. Yeni yatırım iştahı da bazı santraller için çok yüksek değil. Yani yenilenebilir santrallerinde yüksek, çünkü YEKDEM var, YEKA var. Ama yakın dönemde devreye girecek bir doğalgaz santrali var, oaha en başından, zor bir piyasayla başlayacak örneğin. Yani yatırım kararı aldığında piyasada bu kadar kötü bir denklem yoktu. O yüzden bunların iyileşmesi için ilk ana koşul, bu tavan fiyatın. Biraz yükselmesi, ticaretin önünün açılması. Çünkü sanayici de sabit fiyatlı elektrik almaya yanaşmıyor. Çünkü tavan var zaten diyor.
Gerçek anlamda bir piyasanın oluşması tüketicinin ortalama maliyetini düşürür mü gerçekten?
Şimdi şöyle, bizim gün içerisinde, özellikle yaz aylarında, bahar aylarında artık talebimize yakın güneş kaynaklı elektrik üretimimiz olmaya başlayacak yakın zamanda. Şimdi 25.000 MW’a geliyor güneş. 35.000, 36.000 MW talep olan aylar, saatler gördük. Ondan sonra olsa ucuzlayacak demektir bunu. Neyin ticaretini yapıyorum? Peki akşam kim üretecek o elektriği? Ya depolayacağız, akşam vereceğiz, yani depolar bir arbitraj yaratacak ya da diğer santraller, doğalgazlar özellikle gündüz saatlerinde belli bir miktar zarara, kârdan zarara razı olacaklar. Piyasa dinamiği zamanla kendini doğrular, oturur.
Sormaya çalıştığım şey tam da bu, bütün kurum ve kurallarıyla işleyen bir piyasa olsa enerji maliyetleri düşecek mi?
Bunun öncelikli iki tane konusu var. Birincisi Türkiye’deki elektrik talebi yüzde 3 mü büyüyecek, yüzde 5 mi büyüyecek meselesi. Elektrik talebi büyümeye devam ettikçe, fiyata arttırıcı etki yapacak? Güneş ve rüzgâr santralleri aşağı yönde etki yaratacak ama fiyat oluşumu bir yandan da doğalgaz fiyatlarına bağlı. Şimdi ben tek bir cevap verirsem, burada üç sene sonra tekrar konuşuyor oluruz ve deriz ki Volkan Yiğit’in dediği 60 olmadı, 70 olmadı. Ama şöyle diyebiliriz. Talep tarafı fiyat artışını bir eşiğe fikse edelim, sabitleyelim. Bununla beraber, hangi santraller gelecek bu da önemli. Bunun için işte biz 4 tane 5 tane 10 tane senaryo çalışıyoruz. Yeni santrallerin, kapasite artışının, yani üretimin artmasının fiyatı belli saatlerde düşürücü bir etkisi var. Kalan saatler için ya depolamayı çözeceğiz ve düşük saatlerde üretilen elektriği akşam saatlerinde kullanma fırsatımız olacak, oraları da tıraşlayacak, fiyat düştürecek ya da akşam saatleri gerçekten çok yüksek fiyatlar çıkmaya başlayacak. Böyle bir denklem var. Ortalamada çok büyük majör değişiklikler beklemiyorum ama bu sefer şu olacak. Güneş santrallerinin sattığı saatlerde fiyat düşük olacağı için yeni santral kurmayı düşünen yatırımcı bir noktadan sonra ikinci kez düşünüp gözden geçirecek bu işi.
Tam o noktada güneşçileri kurtaracak çözüm depolama o zaman…
Aynen, yatırımcı da işte oraya gidecek zaten. Artı tavan fiyatın yeterince yüksek olması, eksi fiyatın olması gibi çözümler de depolamayı tetikleyecek. Mevcut doğalgaz santrallerine biraz daha oyun alanı verecek. Yani artık konu sadece elektriği tedarik etmek değil, esnekliği de tedarik etmek, esnekliği sağlayabilmek. Esnekliği sağlayan yatırım türü, teknoloji türü neyse, onun değerini, ederini piyasadan alması gerekiyor. Şu an alamıyor.
Tüketici açısından enerjiyi kolay yönetilebilir bir maliyet kalemi haline getirme ihtimali var o zaman…
Var. Piyasa dinamiklerinin devreye girmesi var. Özellikle sanayi tarafına bakarsanız, sanayici bu sefer neyi görecek? Ben uzun vadede aslında elektriğimi hedge edebileceğim. Ticaret yapacağım. İki üç yıllık kontrat yapacağım ve varsayıyorum, megavatsaat (MWh) fiyatını 60 dolardan fiksleyeceğim, sabitleyeceğim. Bu sanayicinin aslında en fazla istemesi gereken konu. Yani maliyetini 3-5 yıl boyunca bilmek en güzel konu sanayici için. Ama ne oluyor? Şu anda tavanı 80 küsür dolarlara koyunca sanayici buna (Yukarısı 80 zaten, gitse nereye gidecek? Ben piyasa fiyatından alayım” diye bakıyor. Böyle bir yumurta tavuk ilişkisi söz konusu. Hepsi bir döngüde gidiyor. Döngünün başında fiyatların biraz serbest düzleme geçmesi lazım. Yani 3400’lük tavan fiyatın yukarıya çekilmeye başlaması lazım yavaş yavaş.
Sizin öneriniz nedir? 3400 TL’deki tavan, ilk etapta kaça çıkarılmalı?
Şöyle söyleyeyim. Sektöre girdiğim dönemde tavan fiyat 2.000 TL/MWh idi. O dönemde 1 dolar yaklaşık 1 liraydı yani 2.000 dolardı. Avrupa’da bu 4.000 Euro. Belki bu çok yüksek geliyor bize şu anda. Ama fiyatların çok nadir, çok sınırlı sürelerle oralara gidebileceği bir piyasadan bahsediyoruz zaten.
Biz şimdi 500 Euro bile desek zaten epey tutuyor…
Aslında bir yerde anlaşırız diyeyim. Yani bir diyalog başlasın da bir yerde mutabık kalınır. Sektör de katkı sağlayacaktır ama olması gereken kesinlikle bugünkü gibi 80 Euro değil, 80-85 dolar değil tabii bu fiyat. Azami fiyattaki bu sıkıntı herkesin gündeminde ve sektörün önünde bir bariyer olarak duruyor.
Mehmet KARA – Enerji Günlüğü