28 Nisan 2025 tarihinde İspanya’da öğle saatlerinde başlayan elektrik kesintileri, kısa sürede komşu ülkelere sıçradı. İspanya’nın yanı sıra Portekiz, Fransa ve Belçika’yı da etkileyen enerji kesintileri, hayatı alt üst etti.
İletişim şebekeleri çöktü, ulaşım altyapısı felç oldu, trenler çalışmadı, havalimanlarında iniş ve kalkışlar durdu.
Olayın üzerinden 24 saatten fazla zaman geçti. Ama bu krizin nedenine ilişkin henüz doyurucu bir açıklama yapılabilmiş değil.
Peki aslında ne oldu? E kimsenin bu saate kadar doyurucu açıklama yapamadığı bir konuda benden net bir cevap almayı beklemeniz de biraz haksızlık olmaz mı?
Tamam, tembel öğrenci refleksiyle, henüz o konulara gelmedik diye sıyırabilecek durumda da değilim elbette.
Neden kaynaklanmış olabilir sorusuna cevap arayışına girişelim bakalım, yol bizi nereye götürecek. Bu arada bundan tam 10 yıl önce kaleme alınmış bir yazının linkini de sizinle paylaşayım ki, bu konuda kafa yorarken işinize yarayabilir.
Önce bir soru: Her şey normal giderken, neden bir anda elektrikler kesilir?
Bunun basit iki nedeni olabilir. O anda tüketicinin talebini karşılayacak kadar elektrik üretimi yoktur. Bu da iki durumdan ileri gelebilir. Ya elektrik talebinde ani bir sıçrama olmuştur ve elektrik santralleri buna anında karşılık verememiştir ya da elektrik üretiminde ani bir düşüş meydana gelmiştir. İkinci durumda vatandaş “ütümü fişten çekeyim”, fabrika müdürleri de “makineleri, motorları durduralım” demeye vakit bulamamıştır ki kesinti kaçınılmaz hale gelir. Ne var yani, elektrik az ise herkese azar azar verelim diye bir cin fikir gelebilir aklınıza ama sakın! Yoksa milyonlarca cihazın bozulmasına yol açabilirsiniz. Siz en iyisi kesintiye razı olun ki, elektrik gelince cihazlarınızı yeniden çalışır durumda bulabilesiniz.
Her neyse, buraya kadar anlattıklarımızın hiç biri, İspanya’da başlayıp komşu ülkelere de yayılan elektrik kesintileri tek başına açıklamaya yetmiyor. Çünkü, ne kısa sürede kapatılamayacak ani bir elektrik talep artışı söz konusu, ne de arz artışını sert şekilde kısmayı gerektiren bir talep düşüşü…
O halde, elektriği üretildiği noktadan tüketildiği noktaya kadar taşıyan iletim ve dağıtım şebekesinde ne oldu da elektrik kesintileri yaşandı?
Konuda dair çeşitli senaryolar konuşuluyor. Bunlardan biri meteorolojik olayların etkisiyle şebekede ani bir dengesizlik yaşandığı ve bunun kimi elektrik santrallerini zincirleme şekilde şebekeden koparmış olabileceği. (Nitekim İspanya’daki bir nükleer santralin de bu kesinti sürecinde hat açarak, yani şebekeden koparak üretimden çekildiği haber veriliyordu.) Bu zincirleme reaksiyon nedeniyle şebekenin elektriksiz kaldığı ve kesintilerin ülke sınırlarını aştığı ifade ediliyor.
Bir diğer tez ise elektriğin ağırlıklı bölümünün rüzgâr ve güneş gibi kesintili kaynaklarla çalışan santrallerden geldiği sırada bazı üretim birimlerinin devre dışı kalması ve bunun etkisiyle başka santrallerin de şebekeden kopmuş olabileceği. Eh, bütün varsayımları doğru sayarsak, her ikisi de yaşanması mümkün senaryolar.
Peki bu kesintilerin nedeni, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, yani kesintili üretim yapan rüzgar ve güneş santrallerinin elektrik üretimindeki payının çok yüksek olması mı? Böyle söylemek söz konusu santrallere karşı büyük haksızlık olur. Onların görevi elektriği üretip şebekeye aktarmak. Sonrası şebekenin işi. Yani şebeke ya da daha geniş anlamıyla sistem operatörünün işi.
Kaliteli ve kesintisiz şekilde tütekiciye ulaştıramayacağın elektriği şebekeye kabul etmemelisin. Öyle ya, şu sıralarda Finike’de Kumluca’da domates fiyatları çöktü, hangi tüccar ucuza ürün buldum diye taşıyamayacağı kadar ürünü kamyonuna yükler ki? Tabii ki hiç biri.
O halde, enerji kesintilerinden herhangi bir elektrik üretim teknolojisini ya da birincil kaynağını sorumlu tutamayız. Yapılacak iş, elektrikteki arz-talep dengesini iyi yönetebilecek bir şebekeye sahip olmaktır. Şebekeleri fiziki ve coğrafi büyümeye ve yaygınlaşmaya zorlayacak faktör talep artışı ve tüketim noktalarının artışıdır. Elbette fiziki büyüklük ve coğrafi yaygınlık önemli ama belki de ondan daha önemlisi şebekenizin ani arz-talep değişikliklerine karşı esneklik kazanması. Yani sayıları giderek artan küçük ölçekli güneş ve rüzgâr santrallerinin kesintili üretimleri yüzünden yaşanabilecek yük iniş çıkışlarını, elektrik kesintilerine gitmeden telafi edebilecek yedek güçlere sahip olması.
Şebeke istikrarını korumada kullanılacak birimler denilince bugüne kadar hep kesintisiz elektrik üretimi yapabilen büyük ölçekli doğalgaz ve kömür santralleri akla geliyordu. Ancak bugün Türkiye elektrik sektörünün belki de en önemli gündem maddelerinden biri durumundaki elektrik depolama tesisi yatırımları, gelecekte şebeke dengelemesinde kullanılabilecek en önemli araçlardan biri haline gelecek.
Özetle, tüketildiği sürece üretilmesi ya da kullanıma sunulması gereken bir ürün olan elektriğe kaliteli, kesintisiz, makul fiyattan erişmek bir nevi sosyal hak olarak kabul edilirken, bunu sağlamanın anahtarının sağlıklı ve akıllı bir şebekeden geçtiğini söylemek lazım. Elektrik tüketildiği yerde üretilsin, şebekeleri kaldıralım diyemiyorsak tabii. Eh, şimdilik “yaşasın kutsal şebeke” sloganı atmakta bir sakınca yoktur o halde…